KAMBİYO SENETLERİNE ÖZGÜ HACİZ YOLU İLE TAKİBİ

 KAMBİYO SENETLERİNE ÖZGÜ HACİZ YOLU İLE TAKİBİ

 

Av. Arb. Doğukan AKASLAN, LL.M

Rıza: Rıza kelimesi köken olarak Arapça’dan dilimize geçmiş olan bir kavramdır.Razı olma,isteme veya istek anlamına gelir.

Tıbbi Müdahalelerde Rıza Kavramı: Tıbbi müdahalede rıza kavramı;tıbbi müdahaleye serbest ve özgür iradesi ile istemesi,razı olması yapılacak olan müdahaleye izin ve imkan vermesi olarak tanımlanabilir.
Tıbbi müdahale ile kişilik hakalarını ayrı değerlendirmemiz neredeyse imkansızdır.Çünkü vucüt bütünlüğüne yapılan her müdahale(tıbbi müdahale) kişilik haklarına da yapılmış bir müdahaledir.
Bunun yanında sadece alınmış olmak tıbbi müdahaleyi meşru kılmaz.Rıza’nın yanında olmazsa olmaz olan olgu:aydınlatılmış onamdır.Rıza ile aydınlatılmış onam iç içe geçmiş birer ayrı kavramlardır.

Tıbbi Müdahalelenin Hukuka Uygunluk Şartlarını Şöyle Sıralayabiliriz

  1. Rıza
  2. Aydınlatılmış Onam
  3. Tıbbi Endikasyon(Geçerlilik-Zorunluluk)
  4. Hekim Tarafından Yapılması
  5. Tıp Biliminin Kural ve Standartlandırna Uygun Olması
  6. Özenli Bir Şekilde Uygulanmış Olması
  7. Müdahalenin Hukuken Yasaklanmamış Bir Müdahale Olması

 

  1. Rıza Kavramının Türk Hukukunda Yeri

Hukukumuzda “rıza” kavramı Anayasamızın 17. Maddesinde koruma altındadır.Genel olarak Anayasa 17.maddesinde vurgulanan rıza kavramını incelediğimizde;

  • Zorunluluk ve kanunda yazılı haller dışında hiç kimsenin vucüt bütünlüğüne dokunulamaz.
  • Zorunluluk Hali;Tıbbi olarak planlanan uygulamanın hasta için gerekli ve zorunlu olması halini ifade eder.
  • Kanunda yazılı haller:Medeni kanun m.24-m.25.

Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun-Hasta Hakları Yönetmeliği:5/d,22,23 ve 24. Madde

  • Kişinin rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere ve araştırmalara tabi tutulmaz. Her iki halde istismar olsa da, ilginin rızası alınması genel şarttır.

Anayasa m.17 ile ilgili covid-19 salgınıyla ilgili tartışmalı olan bir konu tekrar gündeme gelmiştir. Bu konuyu Anayasa Mahkemesi Kararı üzerinden inceleyelim:

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu,11/11/2015 tarihinde H.Sare Aysal’ın başvurusunda (Başvuru No-2013/1789) zorunlu aşı uygulaması hususunda maddi ve manevi hakların ihlal edildiğine dair kararı mevcuttur.
Bu davayı kısaca özetlersek:
İddia;Çocuklarına,çocukluk dönemi aşıları yapırmak istemeyen ebeveynler(çocuk hakkında rıza gösterecek olan kişiler) aşı konusunu yerel mahkemeye,oradan Yargıtay’a ve daha sonra en son olarak Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştır.
Mahkemenin Değerlendirmesi:Anayasa mahkemesine göre;Anayasanın 17.maddesi kişinin zorunluluk hali olmadığı sürece fiziksel ve ruhsal beden bütünlüğünün koruma altına alındığını ve bununla birlikte,kişinin rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutmayacağını belirtmek suretiyle tıbbi müdahaleleri reddetme durumunu açıkça işaret etmiştir.

Bilimsel ve tıbbi müdahaleler ile ilgili ulusal ve uluslararası alandaki mevzuat hükümleri rıza kavramını “TEMEL ŞART” olarak görmektedir.
Anayasa Mahkemesi “5395 sayılı kanuna”,”1593 sayılı kanuna” ve”Genişletilmiş Bağışıklama Programı Konulu Genelgeye” atıfta bulunarak,bu kanunların ve genelgenin temel hakka yönelik sınırlama ve müdahale açısından dayanak olamayacağını değerlendirmiştir.
Sonuç olarak: Zorunlu aşı uygulamasına ilişkin olarak öngürülebilir nitelikte bir kanuni
düzenlemenin bulunmadığına işaret ederek 17.madde ihlaline karar vermiştir yani zorunlu bir şekilde aşılama Anayasa Mahkemesinin kararına göre mümkün değildir.

Rıza Konusunun Medeni Kanunda İncelenmesi
Medeni kanunda rıza kavramı “Kişiliğin Korunması” alt başlığı altında yer almaktadır.
M.K madde 23’e göre: Kimse kişilik haklarından, fiil ehliyetinden, özgürlüğünden vazgeçemez ve kimse özgürlüğünü hukuka ve ahlaka aykırı olarak sınırlayamaz.
Bunların yanında insandan biyolojik madde alınması, aşılanması ve nakli mümkündür. Ancak, biyolojik madde verme edimini yerine getirmesi zorla istenemez ve bu durum sonucunda yani edimin ifasının yapılmaması durumunda maddi veya manevi tazminata hükmedilemez.

M.K m.24’e göre: Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, üstün nitelikte kamu yararı veya özel bir yarar ile haklı kılınmadığı sürece, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.

Rıza; Anayasa mahkemesi ve Medeni kanun’un yanında, Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun ile Hasta Hakları Yönetmeliğinin 5/d,22,23 ve 24. Maddesinde ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir.
Hasta hakları yönetmeliğinin 24.maddesinde özel olarak hastanın rızası ve izin konusu incelenmiştir.
Rıza açıklaması açık irade beyanı ile veya yapılacak olan müdahalenin türüne göre ve tıbbi müdahaleye engel olmayacak şekilde örtülü olarak da verilebilir. Rıza tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk şartıdır.
Eğer açık veya örtülü bir rıza yok ise müdahale kesin olarak hukuka aykırı hale gelir.

  • Rıza açıklaması eğer müdahaleden sonra gelişmiş ise bu açıklama tazminat sorumluluğunu kaldırır ancak ceza sorumluluğu devam eder.
  • Tıbbi müdahalede rıza alındığında hastanın iradesi; tehdit, hile, hata ile sakatlanmış ise bu rızanın geçerliliği olamaz. Bu durumda müdahale hukuka aykırı olduğu için tazminat ve ceza sorumluluğu devam eder.
  • Rıza herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Ancak yazılı yapılması ispat açısından kolaylık sağlar. Birçok tıp mevzuatında yazılı rıza düzenlemesi getirilmiştir.
  • Örneğin; Yargıtay 13.HD. 05.02.2007 Tarihli 16810/1248 Nolu kararında; Sezaryen yerine normal doğum yaptırılan kadının doğan çocuğunun doğum esnasında oksijensiz kalarak zeka geriliği oluşması durumunu dava etmesi sonucunda, hekimler, hastanın sezaryen olmak istememesini gerekçe göstermişlerdir. Ancak hastanın doğuma girmeden önce ameliyat yapılabilir diye muvafakat verdiği yazılı olarak mevcuttur. Hastanın sezaryen ve vakum önerisini reddettiğini söyleyen hekimler bunu ancak ve ancak yazılı bir delille ispat etmeleri gerekmektedir. Hekimlerin tanıkları dahi dinlenmeden, tanıkların beyanlarına itibar etmeden Yargıtay hekimlerin bu konuda haksız olduğuna karar vermiştir.

 

  • Bunlar;

Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 70.maddesine göre büyük ameliyatlarda hastanın bu müdahale için vereceği rıza yazılı olmalıdır şartı getirilmiştir.
Doku ve organ nakli kanunu 6.madde; 18 yaşını doldurmuş ve mümeyyiz bir vericinin doku ve organlarının alınması için hiçbir tesir altında kalmadan yazıp imzaladığı veya en az iki tanık önünde sözlü beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim tarafından onaylanması nakil için şart koşulmuştur.
Rıza ile ilgili bir diğer şekil şartımız ise; TMK.23/3 uyarınca; insan kökenli biyolojik maddelerin aşılanması ve naklinin yazılı rıza ile yapılacağı vurgulanmıştır ve bu madde hasta hakları yönetmeliğinin 34/2 maddesine göre de; yazılı şarta ek olarak bakanlığın izni eklenmiştir.
Hasta tarafından verilen rıza, somut bir tıbbi müdahale için verilebilir ve bu izin tıbbi müdahale ile ilgili gerekli tüm işlemleri ve uygulamaları kapsar ancak genel ve soyut manada ve nitelikte verilen rızanın hukukiliği ve geçerliliği yoktur. Genel ve soyut rıza müdahaleyi hukuka uygun kılmaz bu durumda hem maddi ve hem de cezai yaptırım söz konusu olur.
Bu rıza şekline ise; “DNR-DON’T RESUSCITATE-KESİNLİKLE HAYATA DÖNDÜRMEYİN”
Toplumda tartışma yerinin olmasının yanında, ahlak felsefesi, tıp felsefesi ve tıp etiği yönünden tartışma konusu olan bu örneği verebiliriz.

  • Kalbi durmuş bir hastanın göğsüne yazılmış “do not resuscıtate” yazısı Floridada bir hemşire ve doktorun somut olarak karşılaştığı bir durumdur. Bu durumda doktorun yaptığı ilk iş hastanenin etik heyetini çağırıp konu ile ilgili bilgilendirme yapmak olmuştur. Etik kurulun olumsuz görüşüne rağmen (çünkü eyalet hukukunda böyle bir istemde bulunabilir birey) hastayı hayata döndürme prosedürünü izlemişlerdir.

Florida’daki olayda hastanın DNR isteme hakkının olması olayı karmaşıklaştırıyor ancak, DNR prosedürüne uyulmadığı için çünkü DNR şekil şartı yazılı bir şekilde olmalıdır diyerek doktor işini yapmıştır. Ayrıca bu konu ile ilgili savunulan görüş şudur :
Hasta o anda ölümüne rıza vermek istemeyebilir ölmek istemeyebilir soyut rıza tıbbi müdahaleyi veya tam tersini hukuka uygun kılmaz.
Türk hukukunda bunu tartışırsak; Yapılan dövmenin o anki rızayı ifade edip etmediğini bilemeyiz. Bu yüzden müdahale edilmesi doğru bir karar olacaktır ve ayrıca hukukumuzda acil durumlarda rıza almadan müdahalede bulunulması kanunlar kapsamında koruma altına alınmıştır. Sonuç olarak Türkiye’de böyle bir olayla karşılaşılması durumunda müdahale edilmesi hukuki ve etik olacaktır.

   Rıza Açıklamasını Yapacak Kişiler ve Analizi

  • Ayırt etme gücüne sahip hastalar: Bizzat verilen bu rıza kanuna uygun ve geçerlidir.

Örnek verecek olursak 90 yaşında ayırt etme gücüne sahip hasta hastanede kalmak istemeyip evine gitmek isterse bu durum risk dahi teşkil etse hastanın rızası doğrultusunda haraket edilmelidir.

  • Ayırt etme gücüne sahip küçükler: Bu durumda hem küçüğün (tıbbi müdahalenin ne demek olduğunu kavrayabilecek düzeyde ise) hem de kanuni temsilcinin rızası alınır.
  • Ayırt etme gücüne sahip olmayan hastalar: Bu hastaların rızası kanuni temsilcilerinden alınır. Hasta velayet altında ise; rıza anne babadan, vesayet altında ise hasta vasisinden rıza alınır. Vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesinden izin alınır.
  • Cinsel dürtülere zarar vermeksizin erkeklerde sperm, kadınlarda yumurta kanallarının kapatılması için yapılacak olan tıbbi müdahalelerden önce varsa eşinin rızası alınır.
  • Gebeliğin sonlandırılması bakımından; Hastanın yaşı küçük ise hastanın rızası ve velinin izni ile vesayet altında ise kendisinin ve vasisinin izni ile yetkili olan Sulh hakiminin izni gerekecektir.
  • NOT: Ayırt etme gücü olmayan, kısıtlı olan gebe kadının rahim tahliyesi rızası alınmadan yapılabilir.
  • Rızanın aranmadığı durumlar:
  • Genel kural rıza’nın alınması olsa da bazı hallerde rızanın aranmadığı düzenlenmiştir.
    •  
  • Suç işleyen bir kişinin, suç ile alakalı delillerin kendisinin veya mağdurun üzerinde olduğu düşünülen veya tahmin edilen durumlarda yetkili hakimden izin alınarak müdahale yapılabilir. Bunun yanında olayın aciliyeti var ise hızlı bir şekilde savcı izni ile (kişinin rızası aranmaksızın) müdahalede bulunulabilir. Örneğin; kızlık zarı muayenesi çok tartışılan bir konudur.Bu muayenede hakim kararıyla veya aciliyet arz eden durumlarda savcının talimatı ile muayene edilebilen bir durumdur.
  • Tıbbi müdahale; küçük veya kısıtlı bulunan hastanın ifade gücü yoksa, velisinin ve velisinin bulunmadığı durumlarda rıza aranmaz.
  • Hastanın rızasının alınacağı bir durum söz konusu değil ve hastanın durumu kritik, acil ise müdahale edilmez ise organlarını kaybedecek durumda ise hastanın rızası alınmadan müdahale edilebilir yani rıza aranmaz. Bu durumlarda yapılan tüm işlemler kayıt altına alınıp sonrasında yakınlarına tek tek bildirim yapılmalıdır.
  • Tıbbi müdahale yapılırken, müdahale ile ilgili işlem genişletilmesi gerekli ise; hastanın bir organının kaybedilme durumu veya fonksiyonunu ifa edemeyeceği durumlarda müdahale rıza alınmaksızın genişletilebilir, bu durum hukuka uygun bir durumdur.
  • Salgın hastalık durumunda, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı durumunda, açlık grevi ve ölüm orucu gibi eylemlerde bulunan kişilerin tedavisi veya fonksiyon kayıplarını önlemek için yapılan müdahale rıza alınmaksızın yapılabilir.
  • TMK.m.284’üncü maddeye göre ise; Soybağı tespiti için zorunlu durumlarda, sağlık bakımından sakınca yaratmayan doku ve kan alımında, ilgililerin hepsi rıza göstermek zorundadır. Rıza verilmez ise; hakim zor kullanarak yapılmasına karar verebileceği gibi, rıza göstermeyen tarafın aleyhine de karar verebilir.
  • Her tıbbi müdahaleler istisnalar hariç rızaya tabidir. Rızanın hukuka uygun olma kriterinin başında “hastanın aydınlatılması” gelir.
  • Rıza’nın olmazsa olmaz şartı, hastayı aydınlatmaktır. Tıbbi müdahalenin olmazsa olmaz şartı; aydınlatılmış rızanın alınmasıdır.

Serbest bir irade ve aydınlatılmış şekilde hastadan alınmış rıza hukuken uygun ve değerli bir rızadır.

  1. ızanın prosedüre uygun olarak alınmaması meydana gelebilecek bir komplikasyonu malpraktis olarak değerlendirilmesine sebebiyet verir.

Bu konu ile ilgili Yargıtay’ın vermiş olduğu bir kararı inceleyebiliriz.

  • Yargıtay( 4.HD-07.03.1977. E.76/6297-77/2541K.)-Rektal Tuşe atılan hastanın bu esnada kızlık zarının yırtılması olayı; Rıza ve aydınlatılmış onam’ın komplikasyon-malpraktis ayrımında kullanılması;

Somut olayda hastaya rektum tuşe atılmadan önce hastanın meydana gelebilecek komplikasyonlar ile ilgili ayrıntılı bir şekilde aydınlatılmaması dolayısı ile hekim tazminata mahkum edilmiştir. Rızanın alınmasında en önemli konu: tıbbi müdahale uygulanacak kişinin ayrıntılı bir şekilde aydınlatılmasıdır. Somut olayda rektal tuşe atılan hastanın tıbbi müdahale esnasında kızlık zarı yırtılmıştır. Hasta böyle bir durumun meydana gelme ihtimali ile ilgili herhangi bir bilgilendirme yapılmadığını iddia edip dava açmıştır. Yargıtay’da bu durumu hastanın gerekli bir şekilde aydınlatılmadığı sonucuna varmıştır.
Eğer ayrıntılı bir şekilde aydınlatılma yapılıp rıza alınmış olsaydı komplikasyon olarak değerlendirilecekti fakat bu durumda malpraktis olarak değerlendirip tazminata hükmetmiştir.
Tıbbi müdahalelere hukuka uygunluk kazandıran temel şartlardan birisi ve en önemlisi rızadır. Eğer rıza yok ise hekimin sözleşmeyi ifa durumu sakatlanır. Bundan dolayı maddi ve manevi yük altına girer. Hukuka aykırı bir iş yaptığı içinde haksız fiilden dolayı ceza sorumluluğu doğar.

Referanslarımız ve talepleriniz için [email protected] mail adresine başvurabilirsiniz.

 

Av. Arb. Doğukan AKASLAN, LL.M

 

 

BU YAZIYI PAYLAŞIN